Yorgunluk, insanin icine islemeye bir basladi mi cikartmak bir zor olur ki... Oturup ayaklarini uzatmak ister insan, ama uzanan ayaklar, beyinde son derece karmasik baglari atesler, huzursuzluk basar. Oturdugun yerde oturamazsin, icinde bir seyler burulup durur. Gece yatip uyumaya kalktigin zaman elinden gelmeden uyaniverirsin. Is vardir aklinda turlayan, bir de olasi olumsuzluklar. Adi uzerinde, olasidir, oluverir. Ote yandan, olasi olumlu gelismeler asla yetmez, avutmaz, icini isitmaz. Adi uzerinde, olasidir, olamama olasiligi varsa olmayacak demektir zaten. Gece bir de sicaklar basti mi, duduklu tencereye konmus nohut gibi kabuklarindan ayriliverir yuregin, yumusar, catali dokundursan una doner.
Sabah yorgun uyanir insan. Yorgun oldugu icin elin ise varmaz, varsa dogru yapilmaz, dogru yapsan yeterli olmaz. Yine olasiliklar vardir, birileri senin aleyhine hileli zar atip durur sanki. Yedigin o hileli zar kazigi aklinin hep bir kosesinde kalir. Beyninin en derin koselerini yalayip gecen o minik elektrik yukleri, o derinliklerde saklanan paranoyak dusleri de onune katar, acik gozlerinin onunde turlar attirir. Gozlerinle gozluklerinin arasindaki minik bosluktaki hava gitgide agirlasir, yogun, sari bir renk alir. Gozlerini kirptigin zaman kirpiklerin o yogun havada izler birakarak hareket eder. Her iz, bir anda gece gordugun sIkIntIlI duslerin izleriyle dolar. Parmaklarinin yaziya dokmek istedigi isler, gozlerinin onunde oynayan traji-komik duslerle karisir, yazilanlar yazi olmaktan cikar, otomatige baglanmis anlamsiz satirlari doldurur. Yaptigin isi niye sevdigini unutuverir insan, ustelik yapmak istediklerin de gittikce yapilamaz isler yiginina katilir. Biriken isler, kendi agirligi yuzunden cokuverir, minik kara delikler olusturur. Cevresindeki her turlu olumlu isi yutar. Yutamadiklarini da sakat birakir.
Kara kalem cizilmis kasvetli Galip Tekin karelerinden firlamis gibidir gozlerinle gozluklerin arasinda dans eden o dusler. Birazdan uzaylilar bos bir dunyaya iki kisiyi birakacaktir. Bunlarin cocuklari olacak, cocuklari daha sonra birbirleriyle ciftlesip sakat insanlar yaratacak, ve bu zihinsel sakatlik o kadar yayginlasacak ki ortaya cikan ilkel yapilar, insanlarin atalarini olusturacaklar. Ya da katil bir hayat kadini, elindeki buzdan kurdani musteri/hedefinin kulagina saplayip oldurecektir. Sen de cinayeti cozmeye calisan zavalli bir detektif olarak ortada dort doneceksindir, nasil oldu da bu adam oldu, nerede cinayet aleti diye. Bilemeyeceksin ki cinayet aleti coktan eriyip halinin lifleri arasinda saklanmistir.
Ve butun bunlarin sorumlusu sensindir. Zamaninda yapilmamis islerin devami olan dusler, galip sonunda seni sarip sarmalamaya basladiginda istemesen de izlersin bu filmleri. Bir sise saraptan asagisi kurtarmaz. Icince gevsemeye baslasan da bir yandan bu gevsemisligin gececegini bilirsin. Hele de gene gece yattiginda gozlerin kuruyarak kalkarsin ya, film sanki basa sarilir, gene ayni sIkIntIlI ruyalar gorulur, gene ayni heybetli dalgalar, minik kum tanelerinin uzerine kendilerini birakiverir, ve kum taneleri, o inanilmaz tiz ve sessiz cigliklarini atarak dalgalarin altinda ezilip kalirlar.
Oyle duslerdir ki bunlar, gormesen de olur.
Etiketler: monolog