Cuma, Temmuz 28, 2006

Is Geyikleri

Pino gayet sakin bir sekilde anlatmis basindan gecen abukluklari. Benzer geyik sorulara ben de maruz kaliyorum. Genellikle sadece basimi sallamak ve gulumsemekle gecistirsem de icimden gecenler parantez icinde belirttiklerim gibi oluyor.

"Ne? Haftada sadece 6 saat mi ders anlatiyon? Diger zamanlarda ne yapiyon? Peki yazlari niye maas veriyorlar sana? Ders mi var?"
(Dersten sonra pisti oynuyom, Internet'te takiliyom, bi de ara sira kahve iciyom anasini satiiim. Ne yapcam, calisiyom... Hem is sabah 9 aksam 5 degil ki... Bunun cumartesi pazari var, gece yarisini gecmesi var, yaz tatili olmamasi var. Arastirmalara sponsor bul, para pesinde kos, makale yaz, ogrencilerin agiz kokusunu cek... Yok canim calismiyorum ben, havadan para kazaniyom.)

"Simdi makale yazinca ne oluyo?"
(Elinin koru oluyo. Yaptiklarimizin sonucunu bilim dunyasiyla paylasiyoruz... Hayir, her yaptigimizi sirketler urun yapmiyor. Evet, urun olmasa da bir degeri var. Benim yaptiklarimi baskasi ilerletebilir. Hayir, bu isten zengin olunmaz. Evet, seni biraz asar, takma kafana... Can sIkIntIsIndan yazi yaziyorum varsay...)

"Simdi butun isi ogrenciler yapiyor, sen de adini mi koyuyorsun yayinlara?"
(Aynen... Ogrencilere vahiy iniyor, sunu bunu soyle boyle yap diye. Sonra oturup kendiliklerinden is yapiyorlar. Sonra ben son anda gidip adimi ekliyorum. Boylece butun krediyi ben topluyorum. Embelek seni...)

Ama en guzeli:
"Hala bitmedi mi okul?"
(Yok guzelim, bitmedi. Aslinda sen de biraz ucundan kosesinden tutsaydin okulun fena olmazdi ama... Neyse, saglik olsun.)

Diyeceksiniz simdi ne halt ediyorsun? Valla oglen yemegi yerken yazdim, son lokmami simdi yuttum. Klavyeden kirintilari toplayayim, isime geri donuyorum.

Çarşamba, Temmuz 26, 2006

Cat'la Cut'un Maceralari

Bugunlerde Cinli bir profesor (Cat diyelim kendisine) ve ogrencisi (ona da Cut diyelim) ile oldukca yakin calisiyorum. Cut, ikinci doktorasini yapan, azimli, ama bir o kadar inatci bir ogrenci. Hocasi Cat, ondan biraz olsun yaka silkmis. "Eti senin kemigi benim" modunda. Yaklasik bir aydir Cut'la basbasa kasiyorduk. Yumurta kapiya dayanmaya basladigindan beridir Cat da katilmaya basladi toplantilarimiza.

Dun sonunda kafadan kopardilar beni. Cut inatla Cat'in dediklerine pekiyi demiyor. Sonunda Cat sinirlendi, yarim Ingilizceleriyle basladilar tartismaya:
Cat: Soyle simdi, daha cok ornek alsan ortalamayi daha iyi hesaplamaz misin?
Cut: Kullandigimiz yonteme bagli.
Ben: (Gulmemek icin kendimi zor tutarak) Ya, isterseniz Cince konusun, onemli degil...
Cat: (Sakince bana) Hayir olmaz. (Sinirlenerek Cut'a) Ne demek yonteme bagli? 1 ornek kotu sonuc verir. Sen bana simdi 1000 ornek de alsak sonuc degismez mi diyorsun?
Cut: Degil ama, kullandigimiz yoneme bagli.
Cat: Pekiyi, o zaman kac ornek en iyi sonuc veriyor. Sifir ornegin daha iyi sonuc verecegini iddia edecek kadar salak olmadigini umuyorum.
Cut: Hayir, yonteme bagli...
Cat: Ben senin hocanim, sen nasil konusuyorsun benimle? (Bana donerek) Ben bu Cut'u iyi taniyorum. Bu boyle takilir kalir arasira... (Cut'a doner) Ben karar veriyorum, daha cok ornek alacaksin, benim dedigimi yapacaksin.

Ben bu dialog sirasinda gulmekten geberecektim neredeyse. Bugun de benzer bir sahne yasandi, ama ilk gunku kadar etkili degildi. Alistim artik.

Bu arada, Cat'in oglu ofisinde bekliyormus. Once bir aradi babasini, babasi da yarim saat sonra gelirim dedi. Sonra 20 dakika sonra bir telefon daha... Cat soruyor: "Bana bir on dakika daha verebilir misin? (Can you give me ten more minutes?)" Cocugun yaniti koparici: "Verememeyi isterdim. (I wish I couldn't!)" Bugun de bu lafa koptum. Umarim cocuk yarina sag cikabilir.

Maceralarin devamini heyecanla bekliyoruz...

Pazartesi, Temmuz 17, 2006

Sicaklardan Ne Alirsiniz?

Valla biz sicaklardan genellikle bahcede is aliriz... Bu haftasonu tam anlamiyla bahce kolesi olduk. Bilen bilir, bizim bahce de afedersiniz avuc ici kadar bir yer, ayrica %99'u beton. Ancak bizden onceki ev sahibi, nedendir bilinmez, betonun onune 1.5 metre yuksekliginde, 5 metre eninde bir tahta cit koymus. Tabii gunes, yagmur, kar derken boyalari, tahtalari catlamis, bir kismi yeserip yeniden yasam kazanmis. Site yonetimi de "Hmmm, sizi gidi sizi, cabuk boyayim bakayim!" dedi. Biz de son saniyeye kadar bekleyip 35 derece sicakta ellerimizde fircalar ve rulolar, kulaklarimizda NPR'da "Wait Wait Don't Tell Me" ve "Splendid Table", burnumuzda buram buram cozucu kokulari, kafalar yari baygin, eller krampli, "...ayaklar ciplak, ve ipek bir haliya benzeyen bu toprak, bu cennet bu cehennem bizim" dercesine boyadik citi beyaza. 2.5 saat sonunda ise "kapansin el kapilari bir daha acilmasin, yok edin insanin siteye kullugunu, bu davet bizim" nidalariyla kendimizi klimanin serin kucagina biraktik. Sonuc: Cit guzel oldu, biz yaslanmisiz artik.

Sonra? Sonra aksam oldu, gun batiyordu ki beles bir konsere gidip biraz takildik. Film izledik, yattik, kalktik, ve bu arada bahcede calismanin pismanligini coktan unuttuk. Yesil Erik hamfendu "dereotu isteruk" deyi bizi seraya soktu. Once dereotundan basladik, ama almadigimiz yesillik kalmadi. Sonra onlari saksilara ekmek de bendeniz Dalgic Erik efendiye kaldi. (Malum, her yer beton olunca mecburen saksilara ekiliyor her sey.) 3 saat sonra bahcenin butun koselerine girilmis, butun saksilar yerlestirilmis, biberler ayri saksilara koyulmus, ve hatta bundan daha elim ve vahim olmak uzere, bu isi (dereotu isteyerek) baslatanlar sadece merdiven basamaginda oturmayi tercih etmislerdi. Sonunda basincli suyla yikanan betonda topraktan eser kalmamis, ortaligi serin bir yorgunluk (ve mutlak ter) kaplamisti.

Kisacasi sicaklardan agzimizin payini aldik.

Ama kuduz Erik ailesi durur mu? Iceriye girip Fethiye'nin tarifiyle patlican kebabi yaptik uzerinize afiyet. Geri kalan kofteleri de sis kebap eyledik, mangalda bir guzel pisirdik. Afiyetle yedik. Bence pek guzel oldu. Yesil Erik hamfendu ise karabiberinin pek cok geldigini soyledi ki bence iyiydi ya... Ama itiraf etmeliyim ki bir yemek kasigi karabiber oldukca yuklu bir miktar. Herkes yiyemeyebilir netekim.

Her neyse, kissadan hisse, hava sicak, biz kuduz, ve hava yine sicak.