Pazartesi, Aralık 12, 2005

Yurdum Insaninin Kafa Atma Refleksi

Uzun zamandan sonra ilk kez, biraz da arkadaslarin "beraber gideriz" gaziyla Yesil Erik'le beraber bir konsere gittik. Konser piyanistimiz saygi(?)deger Tuluyhan Ugurlu. Istanbul Kanatlarimin Altinda filminin muzikleri nedeniyle dinlemek cekici geldi, ancak davet eden Turk derneginin "alternatif (ya da onlara gore 'gercek') Turk imaji" goruslerini bildigimden ayaklarim geri geri gitmedi desem yalan. Goreceklerimi, dinleyeceklerimi biliyordum, o yuzden de kendimi derin bir transa sokmaya calistim gitmeden.

Sonra konser salonuna girdik. Bir suru Ninja Turtle gorecektik, gorduk de... Onu gectik. Sonra salonun tam girisinde bir grup ogrenci masa acmislar, Sizinti kilikli bir dergiye bir yil bedava uyelik veriyorlar (degirmenin suyu nereden ola ki ? ;), Amerikali saftoriklerin ellerine "ulvi" kitaplari tutusturmaya calisiyorlar. Haydi bunlari da gectik. Konserden once "inanclar arasi dialog" amacli bir organizasyonun kilbiyik temsilcisi, bozuk mu bozuk Ingilizcesiyle on dakika soylev verdi. Iste o noktada boynumdaki kasilmalari hissetmeye basladim... Once ne oldugunu anlamasam da, bunun aslinda bir kafa atma refleksi oldugunu anlamam cok da uzun surmedi. Bilenler bilir, eskiden L-Manyak'da bir "Zcan Adam" tipi vardi. Ben de onun gibi icten ice dolmaya basladim... Ama bu kadar da basit bir konusma olmaz ki... Ya dilbilgisi hatalari... Ulan o kadar Amerikali'nin onunde sergilediginiz "ebleh ve konusmaktan aciz" imajini kim silecek? Biri soyle arkadan kafama bir dokunsa, dokuz sira sahneye ucup gecirecegim kafayi.

Boynumdaki gerginlik artmakta. Tuluyhan beyamca cikmadan kendisi hakkinda (muhtemelen kendisinin hazirladigi) bir sunum yansidi ekrana. "Yuku cok agir... Omuzlarinda onbin yillik Anadolu'nun yukunu tasiyor..." "Behey embelek, sen kendini ne sanmaktasin vre zipir" diye dusunurken yine sayisiz dil yanlislari ve bir o kadar mantik hatasi ekrandan gelip geciyor. Sahsiyet, her parcasindan sonra yerlere kadar egilip selamlar veriyor, maymun gibi bir o koseye bir bu koseye zipliyor. Sanatcinin ateslisini gazlisini gordum ama evrimi geriye cevirip maymunlasanini hic gormemistim. Bir yandan, arada konusup mesajlar vermeye kalkisiyor ki ne desem bos. Ekrandaki sacmaliklar agzindan da ayni sekilde dokuluyor. Yahu, ogrenciler o kadar hatayi odevlerinde yapsa sinifta kalirlar. Madem konusamiyorsun -ki dil bilmek zorunda degilsin- konusma madem... Ne bok yemeye kasiyorsun kendini?

Ama memleketimde de oyle degil midir? Kimse iki lafi biraraya getirip dogru bir cumle kuramaz, ama herkes agiz ishali... Sonra sen anlamazsan suclu olursun.

Konser eh iste, fena degil, ama daha iyisi goruldu, dinlendi. En son noktayi, Tuluyhan amcam koydu... Konser bitti, millet alkisladi, bu sahneden cikti... Sonra alkislar durdu. Isiklar yanmiyor. Hmmm, madem tekrar cikmani istemiyor seyirci, actir isiklari bari. Yok, bekledik oyle... Sonra birileri mecburen bir alkis baslatti da hasmetmahap tekrar yerlerde yuvarlanarak cikti sahneye. Bir parcasini daha caldi, bizi azat etti. Gecenin en guzel olayiydi isiklarin tekrar yandigi an.

O gece kafa atmadim, ama boynum hala agriyor. Teorim odur ki bizdeki kafa atma refleksi genetik. Egitimle ve mantikla bastirabilirsin, ama ortaya cikmasina asla engel olamazsin.

Çarşamba, Aralık 07, 2005

Bati Cephesinden Bayik Haberler

Onca haftadan sonra ilk kez oturuyorum blogun basina. Yorgunluk ve bikkinlik had safhaya ulasmis durumda. Yesil Erik ne kadar baymissa ben de en az o kadar baydim, hatta ustune faiz bile bindi. Is guc girtlagima kadar yigilmis durumda. Gurbet kovalamacalari ve Turkiye kose kapmacalari, henuz zamanlari gelmemis olsalar da feci sekilde baymaktalar. Isler yogun, heves minimal, kalite dusuk. Yani bati cephesinde yeni bir sey yok. Su atin onune bir havuc medet...