Capa ipine dolanmak, balon olmak...
Gecen gun YesilErik'le birlikte Discovery Channel'da Alaska aciklarinda yengec avciligi yapan insanlarin av sezonundan kesitler izledik. Soguk, firtina esliginda bazen burun kivirdigimiz, bazen de "hmm, ne de guzel batiriliyor tereyagina" diye dusunup yedigimiz uzun yengec bacaklarinin - pek cok diger av hayvani gibi - nasil zorluklar altinda masaya geldigini gorduk. Cok mu taktik kafaya butun olayi? Pek de degil... Firtinada fiskiran deniz suyu damlaciklarinin teknelerin her tarafina buz olarak yapisip kalmasi etkiledi biraz, biraz da siril siklam tulumlarinin icinde boklari donan, hisleri uyusan iscilerin ayaklarini parmak uclarimizda duyumsar gibi olduk. Kanal degistirdik, onlar sogukla savasan dunyalarinda kaldi, biz de oturma odamizda miskinlige devam ettik.
Ya da oyle olmasi gerekirdi.
Bir sahne, yillarca aklima en olmadik zamanlarda takilan, bir turlu tam olarak silip atamadigim ve cogu zaman icimi buran o dusuncelerin yeniden beynime dolusnmasina neden oldu. Caylak bir denizci, yengec kafeslerinin guverteye cekilmesi sirasinda dengesini kaybedip denize dusuyor. Istanbul Bogazi'nda Subat ayinin6 derecelik sularinda dalmis bir insan olarak sogugun insanin motor kontrolunu nasil etkiledigini, en basit islerin nasil imkansiz hale getirdigini, ve yari-islak kiyafetin icine isemenin bile ne kadar gecici bir cirpinis oldugunu bilirim. (YesilErik de bilir; kiyafetin fermuarini tutamadigim icin o acmak zorunda kalmisti.) Durum Bering Denizi'nde elbette cok daha vahim, 2 dakika icinde kesin bayginlik ve sonra da bogulma beklenir. Adami 1 - 1.5 dakika icinde sudan cikartiyorlar, mucize kavlinden kurtuluyor.
Sorun bu bile degil. Aslinda gosterilmeyen ama benim surekli kafama takilan "capa ipine dolanma" durumu.
Yengec kafesleri, yuzlerce metre derinlige birakiliyor, iplerle de samandralara baglilar. Kafesler 300-400 kilo agirliginda, tekneden hidrolik bir platformdan atiliyor, elemanlar da peslerinden once samanralari, ardindan da yuzlerce metre ipi atiyorlar suya. En korkulan olaylardan biri ise, ipin guvertedeki birinin ayagina dolanip adami denize cekmesi. Kafesin agirligina karsi koymak mumkun olmadigi icin adam da caresiz suyun derinligine gomulebilir, kimse de bir sey yapamaz. Batarken o panikle kulak esitlemek imkansiz olacagi icin ilk 4-5 metre icinde inanilmaz bir kulak agrisi, arkasindan cok gecmeden kulak zarinin yirtilmasi ve daha cok aci... Ondan sonrasi artik can havliyle bir agiz dolusu su mu cekilir cigerlere, yoksa insan kendini tutup da karanlik suyun icinde gomulmesini mi izler, orasi mechul.
Kucukken eline palet-maske-zipkin uclusunu geciren herkes 4-5 metreden biraz fazla dalmaya calismanin ne cins bir kulak agrisina neden oldugunu bilir herhalde. "Denemedim, ben bilmem" ya da "ben kulak acmayi bilerek dogdum anamin karnindan" diyen pinokyodur suphesiz.
Uzun lafin kisasi, bu sahne beynimde defalarca donup durmakta gunlerdir. Her seferinde de sanki o anda ben batiyormusum gibi ne yapabilirim diye dusunuyorum. Ne duyumsardim acaba? Nasil tepki veriridim? Son ne kadar cabuk gelirdi?
Sadece o da degil. Bir de tersi geliyor akla: Dalarken balon olmak... Bilmeyenler icin kisaca anlatayim, dalarken giyilen bir denge yelegi var, icine hava basarak denge saglaniyor. Cok hava varsa da kontrol valflari araciligiyla bosaltiliyor biraz. Amac su icinde notr yuzerlik saglayip tembel tembel takilmak. Acemilik - ya da bir anlik dalginlik - soyle bir duruma neden olabilir her an: Diyelim notr durumdasin, bortu bocek seyrederek keyfine bakiyorsun. Sonra karsina cikan bir kayanin uzerinde yuzmeye karar veriyorsun. Biraz yukseliyorsun, denge yelegindeki hava dusen su basinciyla genisliyor, genisledikce yuzerligin pozitif oluyor. Sen zaten yukselmeye calistigin icin farketmiyorsun, biraz daha yukseliyorsun, hava biraz daha genisliyor... Birden kendini bu kisir dongunun bir kurbani olarak buluveriyorsun. "Quick release"lere gidiyor elin, yuzey genisletmeye calisiyorsun, yelek icindeki o lanet havadan bir sekilde kurtulmaya calisiyorsun... Eger acemiysen, butun ogretilenleri bir kenara birakip, kendini kasip nefes tutarsan cigerlerini zedeleyebilirsin. Ama asil buyuk tehlike vurgun yeme olasiligi.
Cogu zaman durum bu kadar kotulesmeden durumu toparlayip dalisa devam eder insan. Bu duruma gelmek icin insan gaflet, dalalet, hatta hiyanet icinde olmali, ogrendigi her tur onlemi hice saymali, her turlu ikincil onlemi bir kenara atmali, saksiyi hic calistirmamali. Bu kisi ben hic degilim, ama benim aklima bu senaryo takiliyor gunler boyunca. Acaba yeterince hizli tepki verip yirtabilir miyim?
Daha da beteri, hangisi daha korkunc olur diye dusunup bir de karar vermeye calisiyorum salak salak: Capa ipine dolanmak mi, balon olmak mi... Biraz abes kacacak, ama sonucu ne kadar daha kesin ve kotu olsa da capa ipine dolanmak daha kolay geliyor sanki: Bir kere o duruma dusunce yapabilecegin bir sey yok. Bekleyeceksin, bitecek. Digeri ise surekli bir stres kaynagi. Dogru hareketi yapabiliyor musun, sonunda bir ise yarayacak mi, vurgun yersen yirtabilecek misin? Eminim ikisi arasinda gercek bir secim yapmam gerekse balon olmayi tercih ederim. Ama bir sekilde balon olmak ve arkasindan gerceklesebilecek olaylar beni daha cok yoruyor. En azindan kanepede otururken.
Diyeceksiniz, otur kardesim oturdugun yerde. Takma kafana o kadar. Buyur, bir yesil erik al, ban tuza isir... Dogmamis cocuga don bicmenin, pardon, henuz evrimlesmemis hayvana kuyruk cizmenin bir anlami yok.
Ne kadar katilsam az bu dusuncelere de... Bir de raki sisesinda balik olsam... ;)
Ya da oyle olmasi gerekirdi.
Bir sahne, yillarca aklima en olmadik zamanlarda takilan, bir turlu tam olarak silip atamadigim ve cogu zaman icimi buran o dusuncelerin yeniden beynime dolusnmasina neden oldu. Caylak bir denizci, yengec kafeslerinin guverteye cekilmesi sirasinda dengesini kaybedip denize dusuyor. Istanbul Bogazi'nda Subat ayinin6 derecelik sularinda dalmis bir insan olarak sogugun insanin motor kontrolunu nasil etkiledigini, en basit islerin nasil imkansiz hale getirdigini, ve yari-islak kiyafetin icine isemenin bile ne kadar gecici bir cirpinis oldugunu bilirim. (YesilErik de bilir; kiyafetin fermuarini tutamadigim icin o acmak zorunda kalmisti.) Durum Bering Denizi'nde elbette cok daha vahim, 2 dakika icinde kesin bayginlik ve sonra da bogulma beklenir. Adami 1 - 1.5 dakika icinde sudan cikartiyorlar, mucize kavlinden kurtuluyor.
Sorun bu bile degil. Aslinda gosterilmeyen ama benim surekli kafama takilan "capa ipine dolanma" durumu.
Yengec kafesleri, yuzlerce metre derinlige birakiliyor, iplerle de samandralara baglilar. Kafesler 300-400 kilo agirliginda, tekneden hidrolik bir platformdan atiliyor, elemanlar da peslerinden once samanralari, ardindan da yuzlerce metre ipi atiyorlar suya. En korkulan olaylardan biri ise, ipin guvertedeki birinin ayagina dolanip adami denize cekmesi. Kafesin agirligina karsi koymak mumkun olmadigi icin adam da caresiz suyun derinligine gomulebilir, kimse de bir sey yapamaz. Batarken o panikle kulak esitlemek imkansiz olacagi icin ilk 4-5 metre icinde inanilmaz bir kulak agrisi, arkasindan cok gecmeden kulak zarinin yirtilmasi ve daha cok aci... Ondan sonrasi artik can havliyle bir agiz dolusu su mu cekilir cigerlere, yoksa insan kendini tutup da karanlik suyun icinde gomulmesini mi izler, orasi mechul.
Kucukken eline palet-maske-zipkin uclusunu geciren herkes 4-5 metreden biraz fazla dalmaya calismanin ne cins bir kulak agrisina neden oldugunu bilir herhalde. "Denemedim, ben bilmem" ya da "ben kulak acmayi bilerek dogdum anamin karnindan" diyen pinokyodur suphesiz.
Uzun lafin kisasi, bu sahne beynimde defalarca donup durmakta gunlerdir. Her seferinde de sanki o anda ben batiyormusum gibi ne yapabilirim diye dusunuyorum. Ne duyumsardim acaba? Nasil tepki veriridim? Son ne kadar cabuk gelirdi?
Sadece o da degil. Bir de tersi geliyor akla: Dalarken balon olmak... Bilmeyenler icin kisaca anlatayim, dalarken giyilen bir denge yelegi var, icine hava basarak denge saglaniyor. Cok hava varsa da kontrol valflari araciligiyla bosaltiliyor biraz. Amac su icinde notr yuzerlik saglayip tembel tembel takilmak. Acemilik - ya da bir anlik dalginlik - soyle bir duruma neden olabilir her an: Diyelim notr durumdasin, bortu bocek seyrederek keyfine bakiyorsun. Sonra karsina cikan bir kayanin uzerinde yuzmeye karar veriyorsun. Biraz yukseliyorsun, denge yelegindeki hava dusen su basinciyla genisliyor, genisledikce yuzerligin pozitif oluyor. Sen zaten yukselmeye calistigin icin farketmiyorsun, biraz daha yukseliyorsun, hava biraz daha genisliyor... Birden kendini bu kisir dongunun bir kurbani olarak buluveriyorsun. "Quick release"lere gidiyor elin, yuzey genisletmeye calisiyorsun, yelek icindeki o lanet havadan bir sekilde kurtulmaya calisiyorsun... Eger acemiysen, butun ogretilenleri bir kenara birakip, kendini kasip nefes tutarsan cigerlerini zedeleyebilirsin. Ama asil buyuk tehlike vurgun yeme olasiligi.
Cogu zaman durum bu kadar kotulesmeden durumu toparlayip dalisa devam eder insan. Bu duruma gelmek icin insan gaflet, dalalet, hatta hiyanet icinde olmali, ogrendigi her tur onlemi hice saymali, her turlu ikincil onlemi bir kenara atmali, saksiyi hic calistirmamali. Bu kisi ben hic degilim, ama benim aklima bu senaryo takiliyor gunler boyunca. Acaba yeterince hizli tepki verip yirtabilir miyim?
Daha da beteri, hangisi daha korkunc olur diye dusunup bir de karar vermeye calisiyorum salak salak: Capa ipine dolanmak mi, balon olmak mi... Biraz abes kacacak, ama sonucu ne kadar daha kesin ve kotu olsa da capa ipine dolanmak daha kolay geliyor sanki: Bir kere o duruma dusunce yapabilecegin bir sey yok. Bekleyeceksin, bitecek. Digeri ise surekli bir stres kaynagi. Dogru hareketi yapabiliyor musun, sonunda bir ise yarayacak mi, vurgun yersen yirtabilecek misin? Eminim ikisi arasinda gercek bir secim yapmam gerekse balon olmayi tercih ederim. Ama bir sekilde balon olmak ve arkasindan gerceklesebilecek olaylar beni daha cok yoruyor. En azindan kanepede otururken.
Diyeceksiniz, otur kardesim oturdugun yerde. Takma kafana o kadar. Buyur, bir yesil erik al, ban tuza isir... Dogmamis cocuga don bicmenin, pardon, henuz evrimlesmemis hayvana kuyruk cizmenin bir anlami yok.
Ne kadar katilsam az bu dusuncelere de... Bir de raki sisesinda balik olsam... ;)
4 Yorum:
Hoşgeldin :) Biz seni tanıyorduk gerçi :)
Oyleymis, hosbulduk. :)
ne guzel yazmissin erik - dalgic.
ben halA alamadim dalgiclik lisansimi ve her dk hatirlatiliyor bu konu evde, simdi bir daha hatirlamis oldum! Su kayagi (white water) yapmaya basladik yakin bi vakitte. O beyin uyusmasi vs isini ben buradaki azgin nehirde de yasadim! Ama o wetsuit'e iseyip de rahatlama hissi yok mu! hehehe COK IYI bilirim! sayili yelkencilik gunlerinden...
Wetsuite'lere "salmak" cok zevklidir gercekten. Ben ilk 2 yil boyunca kasmistim salmayacam diye. Sonra basladiktan sonra aliskanlik yapti tabii. :) Yalniz bizde agirlik kemeri oldugundan belin ustune cikmazdi hemen. Cok igrenc bir muhabbet oldu, ben susayim en iyisi.
Varsa firsatin, broveni mutlaka al derim. Su alti gibisi yok pek.
Yorum Gönder
<< Evime Gotur Beni